Buna da Eyvallah

Kuşadası uyanıyor yine, dalgalar kıyıya vurmuş,
Güvercinada sessiz bugün, rüzgâr bile durmuş.
Bir sahil çayında eriyor hayallerim,
Dumanı hafif hafif, sabaha karışır gider.
Yine bir sabah, yine yalnızlık,
Palmiye gölgesinde yarım bir çay yudumu.
Ama içimden bir ses fısıldıyor bana:
“Buna da eyvallah… bu da geçer, deniz gibi çeke çeke.”

Buna da eyvallah, eyvallah…
Kırık fincanın son yudumu gibi,
Acı tatlı karışır, yutkunursun, geçer.
Buna da eyvallah, eyvallah…
Simitten düşen susam gibi,
Savrulursun rüzgâra ama yine bir yere değer.

Liman yolu ıslak bugün, tekneler hafif sallanır,
Kadınlar Denizinden gelen bir rüzgâr, yüzümü okşar geçer.
Yaralarım kabuk bağladı, izi kaldı
Artık kanamaz, sadece sabah serinliğinde sızlar biraz.
Kader yazmışsa, silmek elimde değil,
Bu boyun eğmek değil, sadece içimi susturmak.
Bir bardak taze çay, fırından sıcak simit,
Buna da eyvallah… hayat Kuşadası sahili gibi akar gider.

Buna da eyvallah, eyvallah…
Kırık fincanın son yudumu gibi,
Acı tatlı karışır, yutkunursun, biter.
Buna da eyvallah, eyvallah…
Simitten düşen susam gibi,
Düşersin, kalkarsın, yol devam eder.

Eyvallah demek yorgunluk değil,
Bu bir güç aslında, derti söndürmek değil.
Sadece bilmek: her gün batar güneş,
Her acı diner… Kuşadası gün batımı gibi ağır ağır.

Buna da eyvallah, eyvallah…
Buna da eyvallah…

Eyvallah…
Eyvallah…

Yorumlar

Yorum Yap

← Geri Dön